Şöyle 30 - 40 yıl
öncesine gittiğimizde görüyoruz ki tek kanallı bir Televizyonumuz ve Radyomuz
vardı. Herşeyi sahip olduğumuz bu iletişim araçlarından takip ederdik, kaldı ki
başka seçeneğimizde yoktu o dönemlerde. Dolayısı ile firmalar ve markaları hakkında
çok nadir reklamlar olurdu ve duyulurdu. Bir marka hakkında kötü yada iyi bir
şey söylendiğinde ulaştığı kitlenin büyüklüğü gerçekten çok azdı ve ilgi
çekmezdi. Ancak sonrasında yavaş yavaş hem TV hem de Radyo kanalları çoğalmaya
başladı. Yazılı basın gelişti ve sektörel dergiler ortaya çıkmaya başladı. Tüm
bu gelişmeler ise reklamcılık sektörünü beslemeye ve büyütmeye başladı. Artık,
albenisi fazla olan reklam filmleri çekilmeye başlamıştı ve büyük kitlelere
ulaşıyordu. Doğal olarak halen Dünya'da gerçek anlamda kabul gören ve bilinen
markalarımız olmasa da, ciddi temelleri atılmaya başlamıştı o günlerde. Ne oldu
ise internetin keşfi ile oldu aslında. Çok uzak algılanan mesafeler birden beri
çok yakınlaşmıştı. İnanılmaz bir bilgi akışı olmaya başladı ve artık
tüketiciler daha fazla firma ve markalarını incelemeye başladılar. Sonuç
itibari ile artık eskinin kısmen rahat olan konsepti kalmadı. Bugün bir kelime
yazdığınız an bir anda yüzbinlerce insana ulaşıyor ve inanılmaz derecede
konuşmaya başlanıyor marka hakkında. Gelinen nokta şu ki tüketici artık her
konuda her şeyin tam içinde, kaçamazsınız..:)
Tüm bu süreçler
yaşanırken tüketiciler şunun farkına vardı, aslında bu konuya reklamcılar
tarafından resmen itildi, hatta çok net bir şekilde yönlendirildi diyebiliriz:
Artık, sadece bir ürünün resmi yetmiyordu yada kişinin. Artık her şeyin
tüketiciyi tam kalbinden ve ihtiyaçlarından yakalayan bir hikayesi olmalıydı.
Bu hikayelerin büyük bir kısmında gerçeklik vardı, bir kısmında ise tam tersi
yapaylık yani hayali kurgular barındırıyordu. Ama, olsun ...Doğru olmasa da
tüketiciler artık bunu kabul etmişti, hatta gerçek sanıyorlardı ve bu tarz
şeyler bekliyorlardı sürekli. Şimdi bu örnekleri niye veriyorum? Nedeni şu:
Öyle bir durum ortaya çıktı ki artık; kişi olarak kendinizi, şirketinizi
ve/veya markanızı tanıtabilmek ve uzun süreli sektörde kalıcı kılabilmek için
artık sizinde bir hikayenizin olması kaçınılmaz hale geldi.
Sonuç itibari ile
baktığınızda şirketinizin zaten mutlaka doğal kuruluş ve yaşam sürecinde bir
hikayesi vardır. Burada yapılması gereken, şirketinizin kültürünü, yapmak
istediklerini ve ulaşmak istediği hedeflerini çok net ve güzel bir şekilde
hedef kitlesine aktarması gerekmektedir. Bu sayede, hedef kitle ile kalıcı bağlar sağlanabilir. Günümüzün Sosyal
Medya çağında, şirketinizin çekirdek değerini ve rekabetçi üstünlüklerini
ortaya koyarak sadık müşteri kitlesi oluşturmanız çok daha mümkün. Elbette
bunun için, Sosyal Medya kaynaklarını çok iyi izlemeli, dinlemeli,
hissetmeli ve doğru tepkileri zamanında
vermelisiniz. Göreceksiniz ki hedef müşteri kitleniz sizinle daha yakından ve
uzun süreli olacak şekilde ilgileniyor olacaktır.
Özetlersek;
- Hikayeniz olmalı ancak şeffaf olmalısınız bu konuda
- Hikayeniz doğru anlatılmalı, hatalı bir anlatım kaş yapayım derken göz çıkarabilir
- Hikayeniz, insanları içine almalı ve onlara değer katmalı
- Hikayenizin ortak bir dili olmalı ki herkesim tarafından kabul ve ilgi görsün
- Hikayeniz öyle olmalı ki hedef kitlenizde bu hikayenin içinde yer almaktan memnuniyet duymalı
- Hikayenize ortak olan müşterilerinizi / iş ortaklarınızı dikkate aldığınızı gösteren geri dönüşlerde bulunmalısınız
- Hikayenizde çalışanlarınız olan iç müşterilerinizi dahil etmeyi ve özen göstermeyi kesinlikle unutmayın
- Hikayeniz için, mutlaka kurumsal blog sayfanız olmalı ve bu blogda sürekli ilgi çeken yazılar yayınlanmalı
- Hikayeniz, tüm Sosyal Medya mecralarında doğru bir şekilde kullanılmalı ve paralellik taşımalıdır
Yukarıda sizlere bu
konuda kısa bir özet vermeye çalıştık. Söylenecek ve yazılacak çok şey var
ancak ilerleyen süreçte buradaki adımları daha fazla detaylandırmaya gayret
edeceğiz.
Tabi ki burada çok
dikkat edilmesi gereken önemli bir hususu tekrarlamak isteriz:
"Hikayeniz
gerçek olmalı…"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder